Her anlamda benzersiz bir sezon yaşıyoruz. Demirören döneminden beri ilk kez zirveden astoronomik fark yememizin yanında, takımın felaket oyunu, 7 ayda değişen 5 hocayla beraber bitmesi için gün saydığımız bu sezonda, iki numaralı ulusal kupada final oynayacağız.
Yirmişer penaltı atan rakiplerimizin önceki turlarda elenmesi önümüzü ne kadar açmış olsa da 90’ın üzerinde puan toplayan takımlardan birinin kupasız kapattığı sezonu kupayla kapatma şansımız var.
Bu kabusun içinden bir kupa çıkarmanın camiaya vereceği mutluluktan ayrı olarak, sıfırdan iskelet kuran bir takım için, gelecek oyuncuların önüne Avrupa Ligi fikstürü koymak bizi transfer dönemine daha rahat sokacak.
Takım olarak oynadığımız oyun ne kupa finali oynayacak, ne de ligi ilk 10 sırada ligi bitirecek şekilde. Eğer bu sezonda takım buraları görüyorsa bu ancak armanın büyüklüğü, kulübün galibiyet alışkanlığı sayesinde. Çünkü bu seneki oyunumuzu düşme hattı takımlarından ayırmak pek mümkün değil.
Beşiktaş artık açık şekilde dibi gördü. En ufak yukarı adım bile yükselişimizi başlatır. Bu ufak bir adım değil de kupa şampiyonluğu olursa gelecek sezon için bile sönük olan umutlar bir anda yine yeşerecektir. Yükselişimiz ne kadar ani olursa, bizi unutmaya başlayan rakiplerimizin şoku da o kadar artacak. Kendimizi tekrar hatırlatacak ve bu karanlıktan bir kupayla çıkacağız. Bu kez yanmamak üzere küllerimizden yine doğacağız.