Beşiktaş, futbol şubesinin kurucusu Şeref Bey’i anıyor.
Şeref Bey kimdir?
Asıl Ahmet Şerafettin Bey’dir. 1894 yılında Beşiktaş’ta doğmuştur. 17 Yaşındayken o zaman ki adı ile Beşiktaş Osmanlı Jimnastik Kulübü’ne giderek futbol takımı kurmayı önerir. Fuat (Balkan) Bey, Mahzar (Kazancı) Bey ve Ahmet Fetgeri (Aşeni) beylerin oluru ile Şeref Bey’in istekleri kabul edilir ve Beşiktaş Osmanlı Jimnastik Kulübü’nde ilk kez takım sporu faaliyeti başlar. Kısaca diğer adı ile Şeref Bey, 1911 yılında Beşiktaş’ın futbol şubesini kurar. Bu sayede bugün milyonlar Beşiktaş taraftarı olur. Beşiktaş’ın ilk futbol takımı: kaleci Resül, savunma oyuncuları Rıdvan, Behzat, orta saha oyuncuları muallim Sırrı, şair Kazım, Sabri, Halil, forvet oyuncuları İzzet, Mehmet, Asım, Şeref ve Fahri tertibiyle maçlarına başlarlar.
Hatta Şeref Bey takımın ilk siyah-beyaz formalarını, ayakkabılarını ve futbol topunu İpekçi İhsan adlı bir sporsever temin eder. İlk futbol takımı kurulduğunda lige katılmaz ama dönemin kuvvetli takımlarını özel maçlarda mağlup ederler.
O dönem Şeref Bey eğitimini de ihmal etmez. 20 yaşında Darülfünunun Edebiyat şubesini bitirir ve öğretmen olur. O yıllar savaş yıllarıdır ve Şeref Bey Ruslara karşı Romanya cephesine göreve gider. O yıllarda binasız ve esşyasız kalan kulübü Ahmet Fetgeri Bey tek başına idare eder.
Savaş yıllarında Beşiktaş futbol takımı şehitleri ile anılır. 1. Dünya savaşında, 11 kişilik Beşiktaş futbol takımı vatan müdafaası uğruna 8 şehit birden verir. Dr Ali, Dr. Mehmet ve Rıdvan Kafkas cephesinde tifüs salgınının kurbanı olurlar. Ardından Sadi ve Behzat’ın da şehit oldukları haberi ulaşır İstanbul’a. Takım kaptanı şair Kazım ve sağiç Asım’ Çanakkale müdafaasında şehit düşerler. Savaş sonrası İstanbul isgale uğrar ve Beşiktaş Osmanlı Jimnastik Kulübü daha zorlu dönemler yaşar. O dönem kulüpten bir kaç parça eşya Köyiçin’de bir manavda saklanır. Bugünkü Akaretler binasının yer aldığı idman sahası da bostan olarak kiraya verilince siyah beyazlı kulüp faaliyetlerine ara vererek 5. defa kapanmanın eşiğine gelir.
Şeref Bey ve arkadaşları bu dönem bostanın elden gitmemesi için büyük mücadele verirler. O dönem yapılan Cuma Ligi’ne bir çok kez başvuru yapan Şeref Bey’e her defasında ret kararı verilir. Fenerbahçe ve Galatasaray’ın olduğu bu lige alınmayan Şeref Bey Hilal, Üsküdar, Vefa, Türkgücü, Beylerbeyi ve diğer kulüpleri bir araya toplayarak ‘’İstanbul Türk İdman Birliği’’ adında 12 takımın mücadele edeceği yepyeni bir lig düzenler. Daha sonra İstiklal savaşında şehit düşecek ünlü Arap Nuri’nin orta sahada oyun kurucu olarak görev aldığı Beşiktaş futbol takımı, İzzettin, Akif, Kamil, Resul, Haki, Kemal, Cavit, İbrahim, Rüştü gibi oyuncularla ligde mücadele edecektir.
Şeref beyin adeta yeni baştan yarattığı Beşiktaş futbol takımı 1919 ve 1920 senelerinde peş peşe ‘’İstanbul Türk İdman Birliği’’ ligini şampiyon olarak tamamlar. 1920-21 sezonunda katıldığı Pazar ligini ikinci olarak tamamlarken, 1921-22 sezonu Pazar liginde şampiyon olur.
1921 yılına gelindiğinde Dönemin futbol federasyonu niteliğinde olan Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı’nı kurmak için uğraşan Galatasaraylı Ali Sami Bey (Yen), Pazar Ligi’nin şampiyonu Beşiktaş ve İttihatspor’u bu teşkilatın kuruluş çalışmaları dışında bırakmaya kalkışırlar. 1923 yılına gelindiğinde ise mücadelesinden bir adım geri durmayan Şeref Bey, kendi önderliğinde kurulan ‘’İstanbul Türk İdman Birliği’’ne dahil Beşiktaş ve diğer 11 kulübü Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakına aldırır ve haksızlığı ortadan kaldırır.
Türkiye Futbol Teşkilatı, veya şimdiki adıyla Türkiye Futbol Federasyonu, başkomutan Mustafa Kemal Paşa’nın direktifleriyle, Cumhuriyet’in ilanından aylar önce, Nisan 1923’ de kurulur.
Futbol Teşkilatı’nın kurulmasıyla İstanbul Cuma Ligi, İstanbul Pazar Ligi, İstanbul Şampiyonluğu Ligi ve İstanbul Türk İdman Birliği Ligi gibi, aynı yıl içinde 4 İstanbul Şampiyonunun çıktığı ligler bir araya getirilir. Bundan böyle tek bir lig, iki ayrı kümede, birinci lig ve ikinci lig olarak oynanacaktır. Ancak Beşiktaş kulübünün Türk Sporundaki ihtişamlı yükselişinden rahatsız olan bazı kişiler, Beşiktaş’ı İstanbul Birinci Ligi’nden dışlamak ve Beşiktaş futbol takımının ikinci kümede yer alması için yoğun kulis faaliyetine girişirler. Şeref bey Beşiktaşlılık adına dik duruşunu burada da sergiler. Ani bir kararla futbol takımını ligden çeker. Beşiktaş’ın katılmadığı lig türlü anlaşmazlıklar neticesinde tamamlanamaz. Futbol Teşkilatı üyeleri görevlerini bırakmak zorunda kalırlar. Yeni Futbol Teşkilatı,1924 yaz aylarına girilirken İstanbul şampiyonunun belirleneceği yeni bir lig düzenlemek zorunda kalır. Yeni lige bu kez Beşiktaş da davet edilir.
Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk şampiyonu Beşiktaş!
Beşiktaş futbol takımı, aralarında Fenerbahçe’nin de bulunduğu rakiplerini bir bir yenerek finale çıkar. 22 Ağustos 1924 Cuma günü hakem Necmi Bey idaresinde oynanan final maçı, aynı zamanda yıllar boyu sürecek Beşiktaş-Galatasaray ezeli rekabetinin de ilk maçıdır. Refik Osman Top ve Edip beylerin attıkları gollerle Galatasaray’ı 2-0 mağlup eden siyah beyazlı futbolcular, böylece Türkiye Cumhuriyetinin resmi ilk İstanbul şampiyonu olarak spor tarihine adlarını yazdırırlar…
Şeref Bey futbolcudur, idarecidir, yurt dışında maç yönetmiş (Viyana’da) ilk futbol hakemidir… Bunların yanında çok iyi derecede Fransızcası olan, çok okuyan, çok yazan bir entelektüel, hayatını gençliğin eğitimine ve spora adamış, Cumhuriyet gençliğine inanan, güvenen bir eğitim adamıdır. Futbolda ilerlemenin ancak yurt dışı temasları sıklaştırmakla mümkün olacağını düşünmektedir.
Arkadaşı Nazmi Bey’in yardımlarıyla Beşiktaş futbol takımının ilk yurt dışı maç organizasyonunu 1926 yılında Bulgaristan’a yapılan seyahatle gerçekleştirir. Hemen bir yıl sonra, 1927 yılının Nisan ayında Romanya’ya ikinci yurt dışı seyahatinin organizasyonunu da gerçekleştirir.
Beşiktaş, Bükreş’te ilk maçını 3 Nisan 1927 Pazar günü Rumen Juventus takımına karşı oynar. Güçlü rakibine 3-2 mağlup olur. 4 Nisan 1927 günü Olimpia ile 2-2 berabere kalan Beşiktaş, Romanya’daki maçlarını tamamlar. Romanya’daki maçlara Hüsnü Bey’i de götürür. Hüsnü (Savman) Bey yıllar sonra Beşiktaş’ın efsanesi “Baba Hüsnü” olarak anılacaktır.
1930 yılına gelindiğinde 16 yaşında bir genci takıma kazandırır. Bu gençte, siyah beyazlı formayı 20 yılı aşkın bir süre şerefle taşıyacak, rakip filelere gönderdiği 320 golün 99’unu voleyle atarak kırılması güç bir rekora imza atacak Şeref Görkey’dir.
1931 yılında ise Taksim Stadı’nda genç bir delikanlı olan Hakkı’ya “Merhaba, ben Şeref. Hoş geldin Hakkı. Bu gün bizim maçta Beşiktaş formasını giyer misin?’’ diye sorar. Asker olan Hakkı, bunu bahane ederek itiraz eder ama Şeref Bey, “Ben komutanını ikna ederim” diyerek Hakkı’ya ilk Siyah Beyaz formasını giydirir. Hakkı’nın askerlikten ayrılması için büyük mücadele eden Şeref Bey, Sirkeci’de bir terzide Şeref Bey’in kendisine diktirttiği bir gömlek, bir takım elbise, bir de siyah-beyaz ipek kravat karşılığı Beşiktaş’a transfer olur ve askeri liseyi bırakır. Hakkı’da Beşiktaş’ın efsanesi “Baba Hakkı”dır ve o gün aldığı bir takım elbise, bir ipek kravat, Hakkı Yeten’in 17 senelik futbolculuk hayatında Beşiktaş’tan aldığı tek transfer ücreti olacaktır!
Şeref Bey’e artık spor camiası ve Beşiktaş semtinde “Başkan” denilmeye başlanır. 1932 yılı Haziran’ında Ankara’ da toplanan ‘’Türkiye İdman Cemiyetleri Birliği’’ genel kongresine katılır Şeref bey. Kongre devam ederken bölgeler arası ‘’Kongre Kupası’’ maçları da yapılmaktadır. İzmir Bölgesi ile Ankara Bölgesi’nin yapacağı maçın hakemliğini Şeref Bey’ e teklif ederler. Seve seve kabul eder. ancak o maçta fenalaşarak baygınlık geçirir. Ağrıları ve sık geçirdiği baygınlıklar ise gün geçtikçe dayanılmaz bir hal almıştır. Hastalığına kulak asmaksızın Ankara’da kalan Şeref Bey, Çırağan’ın bahçesini Beşiktaş kulübüne mal etme yolunda önemli mesafe alır. Bazı gerekli imzaların tamamlanmasının ardından İstanbul’a döner.
20 Ekim 1932 günü Beşiktaş kulübü idarecileri, sporcuları, yakınları, sevenleri son bir umut olarak tedavi için Viyana’ya uğurlamaktadır Şeref Bey’i… 27 gün kalır Avusturya’da… Şeref Bey, kanserdir. Tıbben uygulanabilecek tüm tedaviler uygulanır kendisine… Hastalığı karşısında tıbbın da çaresiz kaldığını anlamıştır şeref Bey. Doktorlarla konuşur, hastaneden çıkışını alır. Çünkü Beşiktaş’ı özlemiştir.
12 Haziran Pazartesi gününü 13 Haziran Salı gününe bağlayan gece yarısı 0:20’de hayatında ilk kez girişmiş olduğu bir mücadelede yenik düşer, hastalığı boyunca başından ayrılmayan babasının kollarında, 39 yaşında hayata gözlerini yumar.
14 Haziran 1933 Çarşamba günü, Şeref Bey’in cenazesi önce Beşiktaş Köyiçi’ne getirilir. Sporcuları, öğrencileri ve halkın oluşturduğu binlerce kişilik bir kalabalık Köyiçi meydanında toplanmış, 39 yıllık yaşamını Beşiktaş’a hizmete adamış bu müstesna insanın ardından gözyaşı dökmektedir. Türk bayrağına sarılı tabutu Sinan Paşa camiine taşınarak cenaze namazı burada kılınır.
Beşiktaş’a mal etmek uğruna sağlığından olduğu Çırağan sarayının bahçesine yapılan stadta da bir tören düzenlenmesini vasiyet etmiştir Şeref Bey. Şehir Bandosunun çaldığı matem marşının hüzünlü melodisi eşliğinde, sevdiklerinin elleri üzerinde tabutu Çırağan’a taşınır. Stad direğinde, Beşiktaş kulübünün arması simsiyah hazırlanmış bir bayrağı yarıya indirilmiş şekilde dalgalanmaktadır. Tabut stadın ortasında hazırlanan iki masa üzerine konur.
Şeref Bey’in naaşı, Çırağan’ daki stadı tepeden seyreden konumdaki Yahya Efendi dergahına defnedilir. 39 yıllık kısa yaşamına çok şey sığdırmıştır Şeref Bey… Kuruluşunda sınırlı sayıda kişinin ferdi sporlarla uğraştığı özel bir kulüp kimliğindeki Beşiktaş kulübünü halka indirmiş, halka sevdirmiş, halkla büyütmüş, siyah beyaz renk aşkını binlerce, yüz binlerce kişinin kalbine kazımayı başarmıştır. Hani ‘’ben takımım için canımı veririm’’ derler ya, belki böyle bir sözü söylememiştir Şeref bey ama, Beşiktaş kulübü için gerçekten de canını vermiştir. O Beşiktaş’ın ŞEREF’idir… O Beşiktaş’ın ŞEHİDİDİR…
Serencebey ailesi olarak, kulübümüzün futbol şubesinin kurucusu Şeref Bey’i minmet ve özlemle anıyoruz.